heart

MÜCEVHER HİKAYELERİ

Nurgül Yeşilçay

“İkinci Bahar”, “Asmalı Konak”, “Yedi Kocalı Hürmüz” gibi birçok dizi ve filmde canlandırdığı karakterlerle izleyicinin ruhuna dokunan Nurgül Yeşilçay şimdilerde vizyona giren filmlerinin heyecanını yaşıyor.

Hiç unutmuyorum “Asmalı Konak” yayınlandığı dönem lise son sınıftaydım. O dönem pazartesi akşamları hepimiz televizyon ekranına kilitlenirdik. Nurgül Yeşilçay ile kapak çekimi için stüdyoya giderken bir anda 20 yıl öncesine gittim. İtiraf ediyorum birçok role hayat verse de Nurgül Yeşilçay benim için hala Bahar’dı. Sohbetimiz sırasında çok daha iyi anladım neden Bahar, Gülsüm, Kostak Emine, Hürmüz’ün aradan yıllar geçmesine ragmen bugün hala konuşulduğunu. Çünkü her birinin içinde biraz Nurgül vardı ve biz yıllar içinde canlandırdığı her role kendinden bir şeyler katan, ruhu renkten renge giren bu kadını çok sevdik.

Son dönemlerde neler yapıyorsunuz?

Biraz yorulduğum için dizilere bir süre ara verdim. Geçen nisan ayından beri geziyorum, kendime vakit ayırıyorum. Pandemide sinema filmleri yapmıştım. Şimdi arka arkaya sinema filmlerim yayına girecek.

Vizyona girecek filmleriniz hangileri?

“Kim Bu Aile” filmim şu an vizyonda. 4 Kasım’da da “Mahalleden Arkadaşlar” vizyona girecek. Selçuk Aydemir’in kitabından uyarlanan bir film. O filmde İko adında zeki, komik, cin gibi bir ev hanımını oynuyorum.

Yakın dönemde nerelere seyahat ettiniz, yeni rotalar var mı?

Antalya Film Festivali için Antalya’daydım birkaç hafta önce. Şimdi de sonbaharın en güzel olduğu rotaları çizeceğim kendime. Sonbaharın renklerini çok seviyorum ve bu dönemi kaçırmak istemiyorum. Bir sonraki durağım ise İngiltere olur.

İngiltere’de olmak size neler hissettiriyor?

İngiltere’de olmak bana çok iyi geliyor. Tiyatrolara, sergilere gidiyorum ve rahat Rahat gezebiliyorum. Orada okuyan oğlumla bol bol vakit geçiriyorum.

Oğlunuz 17 yaşında. 17 yıllık sürece baktığınızda, onun büyüdüğünü gördüğünüzde neler hissediyorsunuz?

Öncelikle rahatlamış hissediyorum. Bir kere ergenlik zor. Çocuğun 16 yaşından sonra ebeveyn ile bağı kalmıyor. Biz bu dönemde Nejat’la sanat sohbetleri yapıyoruz. Artık iyice arkadaş olduk. Bu sohbetler ilişkimizi de samimi yapıyor.

Peki, siz nasıl bir annesiniz?

Dürüstlük bir çocuğa karşı çok önemli. Çocuğun yanında çoğu aile, kötü olan davranışı sergilemez ama çocuk bilir. Filmlerde de öyledir. “Aman çocuk duymasın.” dedikleri her şeyi çocuklar duyar. O yüzden çocuğa her zaman açık olmak gerekir. Eğer çocuğunuza açık olursanız sonrasında ilişkiniz de daha net oluyor.

Biraz geçmişe gitmek istiyorum. Sizi “İkinci Bahar”la tanıdık. O dönem kamera karşısına geçtiğiniz ilk anı hatırlıyor musunuz?

Çok zordu benim için. Ozan Güven’le ikimizin ilk kamera deneyimiydi. Yavuz Turgul “Işığını al.” diyordu. Ama “Işığını al.” ne demek biz bilmiyorduk. Sette bizi yönlendiren usta oyuncular vardı. Türkan Şoray’la Şener Şen bize bu konuda çok yardımcı oldu. Çok güzel bir ekiptik. Benim için bir o kadar da zordu ama okul gibiydi. Geceler boyunca “Ne olur bitsin.” diye dua ediyordum çünkü o dönem okuyordum; Eskişehir’den gidip geliyordum. Benim için kabus gibiydi. Kameranın tiyatro ile alakası yok. Ölçeğe göre oynuyorsunuz. Başlarda çok zorlandım. Öğrenciyken bir anda ünlü oldunuz.

Tanınıyor olmak size neler hissettirdi?

Ben o zamanlar çok rahatsızlık duyuyordum. “Ben oyuncu olmak için çıktım yola, ünlü olmak

için çıkmadım ki.” diyordum. Ama hayat seni oyuncu da yapıyor, ünlü de. O yıllar hayatı çok

da kavradığım bir dönem değildi.

Yıllar içinde nasıl bir değişime uğradığınızı düşünüyorsunuz?

Hangi dönemimde nasıl olduğumu pek tahayyül edemiyorum. Ama asla genç yaşlarıma geri dönmek istemezdim. Gençlik, saflık demek; savruluyorsun oradan oraya. 40’lı yaşlarda olmaktan mutluyum.

40’lı yaşlar yaşamınıza neler getirdi?

Bir kere daha özgüvenli ve kendinle daha barışık olduğun bir dönem. Öncesinde hep kendinle yarışın varken, 40’lı yaşlarınla birlikte bu süreç bitiyor. Ve kendinde rahatlama hissediyorsun. Ben size baktığımda oynadığınız tüm karakterleri görebiliyorum.

Ekrana yansıyan karakterlere kendinizden bir şeyler vermişsiniz. İçinizde birçok kadını birlikte barındırıyorsunuz; hep böyle misiniz?

Çok çalıştığım zaman kendim olamıyorum. Şu hayatın beni az çalıştırması lazım. Çok yorulduğum zamanları sevmiyorum. Oyunculuğu, karakter yaratmayı çok seviyorum. Onu tam yapamadığım zaman sinirleniyorum. Sanki elimden oynadığım bir şeyin alındığını hissediyorum. Kendimi de sevmiyorum bu durumu da.

Oynadığınız dizideki karakter günlük hayatınıza yansır mı?

Set bittiği an o karakterden çıkıyorum. Öbür türlüsü hayatı çok zorlaştırır. Ama bazı karakterlerin sizi etkilediği zamanlar oluyor. Bu profesyonel bir meslek, orada oyunu oynadıktan sonra, karakterden çıkıyorsun.

Bu zamana kadar canlandırdığınız ve size en çok etkileyen karakter hangisiydi?

“Yedi Kocalı Hürmüz” filmine hazırlık çok farklı geçmişti. Oyuncu koçuyla birlikte tüm kadro çalışmıştık. O süreç çok güzel geçmişti. Atıf Yılmaz ile çalışmak çok enteresandı. Fatih Akın’la çalışmak başka bir deneyimdi. Pandemiden önce İran’da film çektik. O bambaşka bir deneyimdi. Böyle deneyimleri yaşamayı seviyorum.

Yakın zamanda yaşamak istediğiniz bir deneyim var mı?

Eskiden ekstrem sporlara çok fazla ilgim vardı. Ama çocuk olduktan sonra daha temkinli olmaya başladım. Hayatta hep riskleri göze aldığım, bir macera peşinde olduğum için başka şeyler yaşamak istemiyorum.

Hayranlarınızla olan ilişkiniz nasıl?

Sokakta beni gören bir insanın gerçekten sevindiğini gördüğümde onları mutlu etmeye çalışıyorum. Senin elinde sihirli bir değnek var ve insanları mutlu ediyorsun. Onları sevindirmek beni çok mutlu ediyor. Bir hayranın seni gördüğünde seviniyorsa bu müthiş bir şey. Bu gücü ve kudreti insanları mutlu etmek için kullanıyorum.

Hep böyle egosuz muydunuz?

“Asmalı Konak” yayınlandıktan sonra çok ünlü oldum. Sonrasında bende “Ben yaparsam güzel olur?” gibi bir durum oluştu. Psikoloğa gittim ve ona “Ben böyle bir şey yaşıyorum. Yanlış bir durum olduğunu da biliyorum.” dedim. Bunun da farkındaydım. Sonrasında bu durumu kendi kendime çözdüm.

Güne nasıl başlıyorsunuz?

Kalkarım ama uyanamam. Hiçbir şey yapmadan durmayı çok severim. Sabahları neşeli de, neşesiz de değilimdir.

Modunuz düştüğünde kendinizi nasıl toparlarsınız?

Kendimi hemen dalgaya vururum. Bu arada depresyona girmeyi de değerli buluyorum. Uzun dönemli depresyonu elbette yanlış buluyorum. Ama bir şeye üzüleceksen, üzüleceksin. Bu açıdan kişisel gelişim cümlelerini de çok doğru bulmuyorum. Bu hayatta mutluluk da var, mutsuzluk da. Sadece o mutsuzluğa çok bağlanmamak ve sonrasında o durumdan çıkmak lazım.

Son günlerde en çok neye güldünüz?

Hala benim gibiler var mı bilmiyorum ama en son Burhan Altıntop’a çok güldüm.

Aşk, hayatınızın neresinde bu dönemde?

Çok aşık olduğum bir dönemden geçiyorum. Beş yıldır devam eden bir ilişkimiz var ve günden güne sevgim artıyor, hiç azalmıyor. Biz ayrı yaşıyorduk ama artık birlikte yaşıyoruz. Ayrı yaşadığımız için mi aşk bitmiyor diyordum. Ama birlikte de her şey çok güzel oldu. Kendim olabildiğim bir aşk yaşıyorum.

Beş yıldır birliktesiniz. İlk aşık olduğunuzu fark ettiğinizde neler hissettiniz?

Ben ilk gün aşık olduğumu anladım. Kendimden hiç böyle bir şey beklemiyordum. Ben aşık olunca çok gülerim.

Birlikte neler yapmaktan hoşlanırsınız?

Daha çok tatil yapmaktan hoşlanıyoruz. Çok yönlü bir karaktersiniz.

Oyunculuğun dışında sizde merak uyandıran bir şeyler var mı?

Yeni yeni astrolojiyle ilgilenmeye başladım. İzliyorum, bakıyorum ve öğrenmeye çalışıyorum.

Sizin burcunuz ne? Özelliklerini taşıyor musunuz?

Ben Koç burcuyum. Bazı astrologlar burçların belli bir yaştan sonra yükselene geçtiğini söyler. Benim yükselenim Balık ama bende geçmedi. Ben her duygumu büyük yaşarım. Daha sakin olmak isterdim.

Sanatla çok içli dışlı olduğunuzu biliyorum. Sanatın hangi dalı sizi daha çok heyecanlandırıyor?

Piyasada bu dönemde heykel daha fazla ağır basıyor. Sanatın her dalında yapılan üretimleri inceliyorum. Hepsi beni içine çekiyor. Video art işlerini, resmi çok severim. Genç sanatçıları özellikle takip ediyorum.